Bilmem Kaç Asır...

Bilmem Kaç Asır…

Bilmem kaç asır, aşık… Gözlerim gözlerine ve ruhum, ruhunun ritimleriyle dans etmekte… Bilmem kaç bin yüzyıl önce ya da sonra… Tüm kesişmelerin kıvrımlarında yolum sana, tabiat kokan derinliğine vardı… Hangi an aşkı hissetti ruhum, Ruhunda… Hangi an hissetti büyülü dokunuşlarını… Bilmem… Hiç bilmem… Ben ki… Hep aşıktım tabiat kokan derinliğine… Yani sana… Bilmem kaç bin …

Sonsuz Dokunuşların ve Sen…

Sonsuz Dokunuşların ve Sen…

Sonsuz bir düşünce gibi nefes alıyor içimde… Bilinmez dokunuşların ve sen… Kapılmak istiyorum, ritmine sonsuz bir an gibi… ve sen başlıyorsun, duruyor zaman.   Nefes alıyor, anlam buluyor tüm boşluklarım. Sen tüm arayışlarım ve Bilinmezliğim… Uçmak her an senle ben… Dans ederken ruhlarımız sonsuz ışık yansıması ile… hiç bitmesin istiyorum. Sonra kayboluyor ve dünyanın karanlığından …

Adalet…

Ne sevginin adaleti ne de hüznün… ve mutluluğun… yok hiçbirinin yansıması… Belki sadece… aynanın ötesinde, bir yerlerde… Ne kuşlar gökyüzünde gezinirken adaletli, bir diğerine… ne de yeryüzünde toprağa basan ayaklar… Hiç hiçbiri çağırmıyor adaleti, bir diğerinde… tam adı ile… hep eksik… yarım… gündelik koşuşturmalar içinde… Bir çiçeğin büyümesi mevsiminde… Bir çocuğun gülümsemesi çocukluk çağında… Doğanın …

Hızla Dönüyordu Dünya ve İnsan

Hızla dönüyordu dünya ve her şey… tüm düşler karışıyordu, bilinmezliğin yansımalarına… Kimi zaman fizik kurallarına karşı geliyordu dünya ve insan… Zamanı yavaşlatıyor, onu hiçe sayıyordu, hisler ve düşünceler. Düşünceler biraz uykulu, biraz ayık… Oysa her dem hayaller… Hızla dönüyordu dünya ve düşünceler. Hisler ve duygular karmakarışık… ve boğuluyordu kimi zaman, boşlukların yansımasında… Sıkışıp kalmıştı bedeninde …

Hızla Dönüyordu Dünya ve İnsan

Hızla dönüyordu dünya ve her şey… tüm düşler karışıyordu, bilinmezliğin yansımalarına… Kimi zaman fizik kurallarına karşı geliyordu dünya ve insan… Zamanı yavaşlatıyor, onu hiçe sayıyordu, hisler ve düşünceler. Düşünceler biraz uykulu, biraz ayık… Oysa her dem hayaller… Hızla dönüyordu dünya ve düşünceler. Hisler ve duygular karmakarışık… ve boğuluyordu kimi zaman, boşlukların yansımasında… Sıkışıp kalmıştı bedeninde …

Bakmak, gözlerine...

Bir Ağacım…

Bir ağacım ben, bakışları hür… düşünceleri sonsuz ufka uzanan… kökleri evreni saran… bir ağacım ben… yeşil… siyah… kahverengi… tüm renkleri ile maviliğe uzanan… yapraklarım huzur, bedenim umut dallarım güven… düşünceleri düş olup evreni aşan… Bir ağacım… kelebeklerin nefesi, yaprakların evreni… kuşların rengarenk ses ahengi… arıların çiçek tomurcukları ile her bahar dans ettiği… bir ağacım ben… …

Kainat, gözlerimde...

Kainat, gözlerimde…

Gözlerimi kapatıyorum, gözlerim kainat oluveriyor. İçinde de sen… Renk renk çiçekler açıyor, sonsuz karanlık uzuvlarında… Artık ne karanlık var ne de aydınlık… Uçmanın heyecanı sarıyor, ruhumuzu… Tutkuyla dans ediyor ruhumuz, evrenin ahenkli ritmiyle… Yıldızlar seyre dalıyor, parlak görkemli ışığımızı… Gizemli bir dokunuş değiyor, bütünleşen düşsel bir yolculuğun yansımaları savruluyor dört bir yana… Uçmak, tüm çıplak …

Bakmak, gözlerine…

Öylece bakıyordu. Düşlerine kapılıp giden birini anımsatıyordu gözleri… Sıcak bir bahar havası, rüzgarın tatlı esintisi uçuşuyordu… bedeni, ruhu… Kayıp bir ruh… eksik bir parça… Hepsi onunla yok oluyor, kayboluyordu, ufuk çizgisi gözlerinde Bakmak… Kaç geceye öylece, kayıp bir ruh ile… Bilmiyordu. Kimliksiz geceler… Gölgeler… Hepsi, içinde başka bir benliği ifade ediyor, o ise… Kayıp ruhu …

Cinayet…

Sözlerim dilimin ilk cinayeti… Gözlerim cinayetin tanığı… Hislerim, duygularımın kara lekesi. Yalanın, Zamanın, bu bozuk düzenin esiri… Adım attığım o ilk andan itibaren, sözlerim… hislerimin ilk cinayeti Dilim bir başka dile hükmettiği an Bilirim… Hislerimin ilk ihanet çanları çalmaya meyilli. Tüm bunlar… Tuhaf…  Tuhaf… Tuhaf bir cinayet süsü ilk hissedişim, ilk sözlerim… Cinayet ilk nefes …